İnsanlık tarihinde sağlığı tehdit eden, fiziksel, ekonomik zararları ve olumsuz psikolojik etkileri olan çeşitli salgın dönemlerinin yaşandığını biliyoruz. Yaşadığımız bu günler de, geçmişteki salgın dönemlerinden bir olarak tarihteki yerini alacaktır. Dünya genelinde yeni tip korona virüs hastalığı (Coronavirus Disorder [COVID-19]) salgınının yaygınlaşması ile hepimiz şaşkınlık ve belirsizlik içinde, günlük hayat rutinlerimizin dışına çıkarak kendimizi, sevdiklerimizi ve başkalarını korumak için sosyal izolasyon içinde yaşamak durumunda kaldık. Varoluşumuza karşı tehdit uyandıran bu salgının yarattığı kriz durumu, doğal olarak stres tepkileri yaratacak, kendimiz ve diğerleriyle ilgili kaygı ve korkularımızı da artıracaktır. Bu ve benzeri tehlike durumlarında, hepimiz otomatik olarak “savaş ya da kaç” tepkileri gösteririz. Fizyolojik olarak genel uyarılmışlık düzeyimizdeki artış da, tepkilerimize eşlik eder. Tehlikenin azalmasıyla birlikte bu süreç yavaşlar ve sistem otomatik biçimde giderek normale döner. Ancak, virüs salgınının kısa sürede ortadan kalkmaması, belirsizliğin devam ettiği ve uyum sağlanması gereken zorlu bir döneme girilmesi; alarm sisteminin sürekli olarak çalışmasına, artmış uyarılmışlık belirtilerine, dolayısıyla dengemizin bozulmasına neden olabilir. İşte bu noktada stres tepkilerimizin farkında olmamız, bizi tekrar dengeye kavuşturacak
sağlıklı başa çıkma yollarına başvurmamız önem kazanacaktır.
Devamı için tıklayınız