Erythrai Antik Kenti
...

Erythrai antik yerleşimi İzmir Karaburun Yarımadası’nda, İzmir’den yaklaşık 60 km uzaklıktaki Çeşme’nin Ildırı Köyü’nde yer almaktadır. Erythrai’ın Ankara Üniversitesi adına araştırma ve arkeolojik kazıları ilk olarak Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Ekrem Akurgal tarafından, 1964-1982 yıları arasında gerçekleştirilmiştir. Bu önemli merkezdeki II. Nesil Ankara Üniversitesi kazıları Bakanlar Kurulu izniyle 2007 yılından itibaren Doç. Dr. Ayşe Gül Akalın Orbay tarafından yürütülmektedir.

Antik çağda on iki İon devletinin önde gelenlerinden olan Erythrai, Antik Ege dünyasının önemli yerleşimlerden biridir. Öyle ki 1965-1979 yılları arasında yürütülen kazılarda bulunan Sub-Geometrik, yoğun Arkaik, Klasik, Hellenistik ve Roma çağlarına ait değişik kalıntı ve buluntuların sunduğu bilgiler, yerleşimin MÖ. 8 yy. dan itibaren özellikle M.Ö. 4. yy.’da İonia´daki sosyal politik değişimlerde etkin rol oynadığını ortaya koyar. Aynı zamanda, bu buluntuların yerleşimin büyük kısmında kesintisiz olarak ele geçmesi, İonia kronolojisi problemlerine yeni çözümler getirmesi açısından da önem taşımaktadır. Bununla birlikte Erythrai’ın akropolündeki Pers egemenliği, hemen öncesi ve arkasına ait tabakalar da bu dönemler için daha önce yazılan bilgileri değiştirecek nitelikte özellikler göstermektedir.

Erythrai’daki en erken iskan izleri, 2013 yılı çalışmaları ışığında M.Ö. 3. Bin’e kadar geri gitmeye başlamıştır. Kazılarda, bu döneme ait mimari kalıntılar yanında karakteristik seramik örnekleri ele geçmşitir. Bu çalışmalara önümüzdeki yıllarda da devam edilecektir.

Antik yazarların bıraktıkları belgelerde Erythrai’ın önemi büyük ölçüde doğrulanmaktadır. Antik kaynaklar ve kazıların verdiği bilgilere göre Erythrai’ın Fenikeliler ile yoğun iletişim içinde olup Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’e yönelik ticari faaliyetlerde onlarla birlikte hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Bunun yanında bulunan zengin Mısır kökenli eserler de (skrabeler, fayans ve bronz objeler) ticari ilişkilerin Mısır’a kadar uzandığını düşündürmektedir. Sonuçta bu türde buluntularının yoğunluğu ile Erythrai, İonia bölgesinde Doğu bağlantıları yansıtan önemli bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır.

Arkaik Dönemden itibaren Doğu mallarını kullanan ve bunları İonia’ya dağıtan bir market görevindeki Erythrai’ın ticaret ve diplomaside Miletos ve Samos ile birlikte hareket ettiği ve karşı komşusu Khios ile büyük bir rekabet içerisinde bulunduğu bilinmektedir. Hatta bu ilişkiler kapsamında, Arkaik Dönemde Erythrailıların Thrak kökenli unsurları aracılığı ile Tyros Herakles’ini yerleşimlerine kazandırdıklarını ve onun için özel bir kutsal alan oluşturduklarını öğrenmekteyiz. Şüphesiz bu kült yerleşime Doğulu tüccarların sıkça uğraması nedeniyle gelmiş ve yerleştirilmiştir ki bu durum yerleşimin aynı zamanda bir Emporio (ticaret kolonisi) olduğunu göstermektedir.

M.Ö. 6.yy ortalarından sonra Anadolu’nun Pers egemenliği altında bulunduğu dönemde Erythrai’ın bir liman üssü olmanın verdiği olanaklardan yararlanarak Hellas ile yoğun iletişimde bulunduğu ve hemen ardından M.Ö 5.yy başlarında Attika-Delos Deniz Birliği’nin etkin üyeleri arasında yer aldığı görülmektedir. Yerleşimin bu birliğe İonia devletleri arasında en fazla vergiyi ödemesi bu dönemdeki güç ve öneminin bir göstergesidir.

İ.Ö. 4. yy. da Erythrai’ın Karia satrapı Mausolos ve Atarneus Tyranları ile işbirliği yaparak Batı Anadolu’da Pers yönetiminden ayrı bir güç oluşturma yönünde etkin rol oynadığı bilinmektedir. Bu ilişkiler kapsamında satrap Mausolos buraya büyük ölçüde yardımda bulunmuş, karşılık olarak Erythrai’ın yerel yöneticileri de Mausolos’un altın taçlı heykelini Athena tapınağı temenosuna, karısı ve kız kardeşi Artemisia’nın gümüş taçlı heykellerini de agoraya diktirtmişlerdir.

III. Aleksandros´un (Büyük İskender) Asya Seferi sırasında Erythrai’dan geçtiği bilinmektedir ve olasılıkla yerleşimin tiyatrosu ve 4 km’yi aşan surları onun zamanında ve maddi desteği ile inşa edildiği yazıtlardan anlaşılmaktadır. Yerleşimin tiyatrosu bu nedenle Anadolu`daki en erken Grek tiyatrolarındandır. Tiyatronun büyüklüğünden yerleşimde Hellenistik dönemde büyük bir olasılıkla bir synoikismos´a (birbirinden bağımsız, dağınık yerleşimlerin, tek yerleşim bölgesinde toplanması ya da yönetimlerini birleştirerek kendilerine tek bir merkez belirlemeleri) gidildiği düşünülmektedir. Ayrıca tiyatro, Hadrianus’un burayı ziyareti sırasında da bazı eklerle onarılmışdır. M.Ö. 330-315 yılları arasında yapıldığı düşünülen yerleşim suru da büyük olasılıkla tıpkı diğer Hellenistik yerleşimlerde olduğu gibi bir synoikismos´un varlığını desteklemektedir. Roma dönemine gelindiğinde ise Erythrai, Batı mitoslarında yer alan ünlü Sibylla’nın (bilici kadın) doğduğu yer olarak itibar görmüştür. Özellikle merkezden gelen (Roma’dan) yöneticilerce yönetilmişlerdir ki bu, şüphesiz o dönemde bir liman kenti olan yerleşimin ticari hacminden dolayı imparatorluğun Anadolu’da önem verdiği üstlerden biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır

Prof. Ekrem Akurgal dönemi kazılarında ele geçen buluntu ve kalıntıların ortaya koyduğu önemli sonuçlar vardır; öyle ki Athena Tapınağı ve Herakleion, İon mimari düzenleri ile Anadolu’daki en iyi Ephesos türü örneği sergileyen yapılar olarak dikkate alınmaktadır. Samos Heraion’una yapılacak adaklar için Erythrai’ın kore tarzında heykelleri ithal etmiş olması ilgi çekicidir. Ayrıca komşu yerleşim Klazomenai’nın pişmiş toprak lahitlerinin farklı bir versiyonu olan kabartmalı ve kalıptan çıkma süslemeli lahitler burada da üretilmiştir.

 Tüm bunların yanında Roma çağında Erythrai´ın ticari etkinliği kapsamında, ihracat amaçlı ürettiği çok kaliteli şaraplarla ün bulunduğu bilinmektedir, ki bunlar için de Erythrai’da özel bir amfora türü de üretilmiştir. Helenistik ve Roma çağındaki zenginliğini yerleşimin kuzeyindeki ve Cennettepe diye adlandırılan kesimdeki, zeminleri mozaikli villalar büyük ölçüde yansıtmaktadır. Villalarda bulunan mozaikler ise stil kritikleriyle döneminin mozaik sanat tarzını açıklayan seçkin örneklerdir. Yine Roma dönemine ait olmak üzere, yerleşimin Heroon ve Tiyatro gibi büyük yapılarının İmparator Hadrianus tarafından yapılan maddi destekle onarıldığı kayıtlarda geçmektedir ki bu binalar da mimari tarzlarıyla Anadolu’da İmparatorluk Roması’nın uygulamaları hakkında direkt bilgi sunmaktadır.