Yeni Akademik Yılın İlk Dersi Meclis Başkanından

Bu yıl 75. yaşını kutlayan Ankara Üniversitesinde 2021-2022 Akademik Yılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un açılış dersiyle başladı.

Türkiye’nin bilim çınarı Ankara Üniversitesinin 75. yıl kutlama programı ve akademik yıl açılış töreni, Tıp Fakültesi Morfoloji Yerleşkesi Abdülkadir Noyan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Tören öncesinde, “Ankara Üniversitesinin 75. Yılında 75 Fotoğrafla Ankara” sergisinin açılış kurdelesi kesildi, sergi gezildi.

 

Daha sonra akademik yıl açılış törenine geçildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencileri kısa bir müzik dinletisi sundu. Ardından, geçmişten bugüne Ankara Üniversitesinin anlatıldığı kısa film izlendi.

 

 

“Ankara Üniversitesi Cumhuriyet Tarihinin Sembol Üniversitesi”

Yeni akademik yılın ilk dersini veren TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, 2021-2022 Akademik Yılı’nın hayırlı olmasını diledi.

Ankara Üniversitesinin Cumhuriyet tarihinin sembol üniversitesi olduğunu belirten TBMM Başkanı Şentop, resmi olarak 1946’da kurulan üniversitenin önemli isimler yetiştirdiğini söyledi. Ankara Üniversitesinin, devletin merkezinin Ankara’da toplandığı bir dönemin ilmi sembolü olduğunu dile getiren Şentop, bugün Ankara’da 22 üniversitenin, 300 binin üzerinde öğrencinin bulunduğunu ifade etti.

Meclis Başkanı Şentop, Ankara’yı sadece Anadolu’da bir küçük kasaba olarak, 1920’lerde Atatürk ve arkadaşlarının geldiği bir şehir olarak düşünmemek gerektiğine işaret ederek, Ankara’nın, büyük bir imparatorluğun toparlanarak, yönetim merkezi olduğu bir şehir olduğunu dile getirdi.

Balkanlar’dan göç eden bir ailenin mensubu olduğunu belirten Şentop, bu süreçte sadece insanların değil devletin merkezinin de göç ettiğini söyledi.

Türkiye’de 129’u devlet, 78’i vakıf olmak üzere 207 üniversite bulunduğunu ifade eden Şentop, üniversitelerdeki öğrenci sayısının bu yıl 8 milyon 335 binin üzerinde olduğunu belirtti.

Şentop, Türkiye’de son 20 yılda eğitim-öğretim alanında çok büyük mesafeler alındığının altını çizerek, fiziki altyapının içerikle beraber kaliteye çevrilmesi gerektiğini, burada üniversitelere görev düştüğünü vurguladı. Bilim dünyasındaki gelişmelerin üniversitelerdeki eğitim ve öğretimin niteliğini de değiştirmeye başladığına işaret eden Şentop, bugün bilgiye erişmenin kolay olduğunu, esas sorunun ulaşılan bilginin doğruluğunu tartabilmek olduğunu söyledi.

“Biz, ilim dünyasına çok büyük katkılar sunmuş bir medeniyetin çocuklarıyız, bu anlamda bizim bilim dünyasında iddialı olmamızı, daha büyük başarılara talip olmamızı sağlayan bir öz güveni ortaya koymamız lazım.” diyen Şentop, dünyadaki en eski üniversitenin Bologna Üniversitesi olduğunun söylendiğini ancak son çalışmalarda Fas’taki Karaviyyin Üniversitesinin bundan çok daha önce kurulduğunun ortaya çıktığını ifade etti.

İmkan bulan birçok Türk bilim insanının büyük başarılar ortaya koyduğunu dile getiren Şentop, Türkiye üniversitelerinin insanlığın bilim dünyasına iddialarla katkı sunabilecek bir öz güveni ortaya koyması gerektiğini vurguladı.

Dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemin arifesinde bulunulduğuna, bunun sıkıntılarının yaşandığına dikkati çeken Şentop, iklim değişikliği kadar önemli bir konunun da göç olduğunu söyledi.

Göç konusunda yaşanan sıkıntıların bir başlangıç olduğunu, dünyanın çok daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını belirten Şentop, 1750-1950 yılları arasında dünyadaki nüfus dağılımına ilişkin örnekler verdi.

Dünya nüfusundaki değişimin ortaya çıkaracağı temel problemler olduğunu ifade eden Şentop, Avrupa nüfusunun sayısal olarak azalıp yaşlandığını, Afrika’da ise nüfusun yaşama imkanları bakımından başka yerlere intikali probleminin olduğunu belirtti.

Şentop, şöyle konuştu:

“Bugün, ‘sınırları kapatalım, duvar çekelim, şunu, bunu yapalım’ demekle çok palyatif, günü kurtaracak tedbirlerle uğraşacağımıza bizim şimdiden bütün insanları kendi doğdukları, yaşadıkları coğrafyada tutabilecek, orada yaşamalarını sağlayabilecek imkanları, projeleri ortaya koymamız lazım. Bunun en temel şartı huzur ve asayiştir. İnsanlar can güvenliği olmayan yerlerde, coğrafyalarda yaşamaya zorlanamaz. Ne kadar tutsanız bunları sonuçta kendi bulundukları yerlerden göç etmeye başlıyorlar. Yine asgari insani şartlar içinde bu nüfusu yine kendi coğrafyasında, doğduğu topraklarda yaşatabilecek imkanları sunmamız lazım. Bugün belki mümkün olduğu kadar fazla kazanmak, sömürüyle kazanmak olabilir ama bundan 50-100 sene sonra artık o kendi oturduğunuz mekanlarda huzur içinde yaşayamayacaksınız. Dünyadaki bütün insanların can güvenliği ve asgari insani yaşama şartları içinde yaşayamadığı bir ortamda hiçbir insan güven içinde olamaz.”

Türkiye’nin üzerine yüklenen, tarihin getirdiği birikim ve misyonun bir sorumluluk da doğurduğunu belirten Şentop, “Geleceğe yönelik projeksiyonlar içinde birçok bakımdan dünyada etkili olacak 5 ülke sayılıyorsa bunlardan birisi olarak da Türkiye sayılıyor, zikrediliyor.” ifadesini kullandı.

Şentop, bu durumla ilgili birkaç noktaya dikkati çekmek istediğini dile getirerek, Türkiye’nin öncelikle gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde nispeten genç nüfusa sahip olduğunu söyledi.

İkinci hususun ekonomiyle ilgili olduğunu belirten Şentop, “Bugün birçok tartışma yapılabilir. Bugün içinde çok daha fazla tartışmalar da yapılacak ekonomiyle ilgili fakat Türkiye neresinden bakarsak bakalım dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde yer alıyor. Potansiyel olarak önümüzdeki günlere, yıllara yönelik projeksiyonlar da bunu en azından potansiyel olarak güçlendirebilecek parametreler, imkanlar var elimizde.” dedi.

 

 

“Türkiye Dünyada Tesir Gücüne Sahip Bir Ülke”

Şentop, gelecek 100 yıl içinde etkili ve güçlü olacak devletler projeksiyonunda Türkiye’yi var eden en önemli hususun ise tesir kabiliyeti olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

“Dünyada nüfus olarak çok büyük, ekonomi olarak çok daha büyük ülkeler var fakat bu ülkelerin bir tesir kabiliyeti yok. Komşu ülkeler başta olmak üzere dünyada hiçbir ülke, bu ülkelerin fikirlerinin, tezlerinin arkasından gidecek durumda değil. Bunlar, kendi başlarına büyük nüfusa sahip, büyük ekonomiye sahip ama sadece kendi tezlerini kendileri dile getiren ülkeler. Türkiye, bu anlamda dünyada tesir gücüne sahip bir ülke.”

TBMM Başkanı Şentop, Türkiye’nin bu tesir gücünün uzun yıllar çok geniş bir coğrafyaya hükmeden ve gerisinde çok güzel hatıralar bırakan ve bugün uluslararası arenada uyguladığı insani ve vicdani esaslı politikalar çerçevesinde ortaya koyduğu önemli uygulamalardan kaynaklandığını bildirdi.

Şentop, gittikleri her ülkede bu durumu gördüklerini belirterek şunları ifade etti:

“Yavaş yavaş şu anda yüz yüze temaslar açılıyor, birçok ülkeye gidiyorum ama salgın döneminde de telefonla temas ettiğimiz, görüştüğümüz birçok meclis başkanı oldu, muhataplarım oldu. Telefonla kendilerini aradığımızda, Türkiye’ye teşekkürle sözlerine başlıyor hepsi. Niye? Çünkü Türkiye, bu salgın sürecinde 156 ülkeye tıbbi yardımda bulundu. Başta maske olmak üzere, solunum cihazına kadar tıbbi yardımda bulundu. İspanya’ya gittiğimizde bir bakan yardımcısıyla bir üniversitede görüştük. Kendisi İspanya’da o zaman maskeyle ilgili ciddi bir panik havası oluştuğunu söyledi. ‘Türkiye’den gelen uçağı ben gittim karşıladım.’ dedi. İtalya’da Sağlık Bakanı, Türkiye’den gelen uçağı bizzat kendisi karşılamış Roma’da havaalanında.

Tabii Türkiye’nin yapmış olduğu bu yardımlar İspanya’nın, İtalya’nın Kovid-19 sürecindeki sorunlarını çözecek derecede, büyüklükte yardımlar değil ama mesele şu, böyle zor bir dönemde şüphesiz Türkiye de aynı sıkıntıların içinde ama böyle bir zor dönemde sembolik de olsa başka ülkeleri, başka ülkelerdeki insanları düşünmek, öyle bir dönemde onlara bu şekilde bir ilgi, alaka göstermek çok kıymetli. Birbirlerinin parası ödenmiş, mülkiyetine geçmiş mallarını gasp ederken birçok ülke, birçok yönetim, Türkiye elindeki imkanlar dahilinde başkalarını da başka halkları da başka ülkeleri de hatırlayan bir tutum, bir tavır ortaya koydu. Bunun çok kıymetli olduğunu ifade edeyim. En son işte bu ziyaretlerimizde de tekrar bütün meclis başkanları da bunu dile getirdiler.”

Bunun mazlum coğrafyalar bakımından çok daha farklı anlamları bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika’ya yaptığı ziyaretin bu anlamda önemli olduğunu dile getiren Şentop, şunları kaydetti:

“Afrika ile ilgili de bir şey söyleyeyim, hepsine, bütün yabancı muhataplarımızla konuşurken bunu dile getiriyoruz. Türkiye, şu anda Afrika’da yatırım bakımından, iş yapma bakımından birinci sırada değil. O da olacak kısa bir süre içinde inşallah fakat bir şeyle Türkiye birinci Afrika’da, o da yaptığı yatırımlar, kurduğu işlerde yerel istihdam sağlama bakımından birinci. Yani bir Afrika ülkesine gitmiş, bir yatırım yapmışsak oranın insanlarına istihdam imkanı sağlıyoruz. Bunun çok önemli olduğunu, bu konuyu bana belki tam bu bağlamda değil ama birçok Afrika ülkesi yetkilisi, kendileri bakımından bunun ifade ettiği önemi anlatırken bu konuyu bana söylediler. Şimdi Türkiye’nin bu yaklaşımlarının bugün de şüphesiz tarihi birikimi, tarihi sorumluluklarımızı ve iddialarımızı dahil ederek, bunu söylüyorum ama bugün de Türkiye bu bakımdan dünyada tesir gücü, tesir kabiliyeti en yüksek ülkelerden birisi. İşte Türkiye’nin bu büyük geleceğine, büyük geçmiş değil büyük geleceğine hep beraber daha fazla çalışarak, iddialarımızı daha da yükselterek ve bilhassa gençlerimize de bu idealleri, bu iddiaları, bu hedefleri aşılayarak hep beraber çalışmak, hizmet etmek mecburiyetindeyiz.”

Şentop, Ankara Üniversitesinin böyle bir alanda öncülük yaptığını ve bundan sonra da yapacağını söyledi.

 

 

“Gururluyuz”

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar da temelleri bizzat Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üniversitesi olan Ankara Üniversitesinin 75. yaşını hep birlikte kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti.

Bundan 75 yıl önce, 21 Ekim 1946 tarihinde törenle ve ilk dersle kapılarını öğrencilerine açan Ankara Üniversitesinin 19. rektörü olarak gururlu olduğunu kaydeden Ünüvar, “14 aylık görev sürem boyunca en önem verdiğim konu Ankara Üniversitesinin çok daha güçlü yarınlara ulaşma hedefine katkı sağlamak oldu. ‘Bilimde ve araştırmada öncü üniversite’ yaklaşımını düstur edindiğimiz bu süreçte üniversitemizin gelişimi, dönüşümü ve daha güçlü hedeflere ulaşmasını sağlamak üzere çalışma arkadaşlarımızla birlikte pek çok adım attık. Bu adımlarımızın her birinde Ankara Üniversitesinin tarihsel ve bilimsel birikimi ile kurum kültürünü ve gelecek vizyonunu bütünleştirerek hareket ettik” ifadelerini kullandı.

 

 

“Ankara Üniversitesi, Geleceğe Çok Daha Güçlü Adımlarla İlerlemeye Devam Ediyor”

Cumhuriyetimizin ilk üniversitesi olan Ankara Üniversitesinin, kurulduğu günden bu yana alanının öncüsü olduğunu ve daima Türk milletinin kendisine sunduğu imkânları yine Türk milletinin yararına sunmayı ilke edindiğini vurgulayan Ünüvar, şunları söyledi:

“Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren üniversitemizin Ankara içindeki ve farklı kentlerdeki tüm yerleşkelerini ziyaret etmeye ve incelemelerde bulunmaya çalıştım. Bu süreçte önceki yıllarda temelleri atılan üniversite-sanayi ve üniversite-iş dünyası iş birliklerini de çok daha üst seviyelere ulaştırmaya, Ankara Üniversitesinin marka değerini de çok daha yükseklere taşımaya çalıştık. Bu kapsamda bakanlıklarımızdan kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarından belediyelerimize pek çok kurum ve kuruluş ile eğitim ve öğretim faaliyetleri, kurslar, ortak çalışmalar konusunda iş birliği anlaşmaları yaptık. 75 yıldır ülkemizde bilimsel eğitimin merkezi olan Ankara Üniversitesi, ülkemizin gelecek vizyonu bağlamında gerçekleştirdiği çalışmalara destek vermeyi ve bir parçası olmayı görev olarak kabul etmektedir. Ülkemizin en kaliteli 4 üniversitesinden, dünyanın da en kaliteli 652 üniversitesinden biri olan Ankara Üniversitesi, geleceğe çok daha güçlü olarak ilerlemeye devam etmektedir.”

Fen, sağlık ve sosyal bilimler alanlarındaki köklü gelenekleri, birikimi, araştırıcıları, araştırma alt yapısı ile zengin bir potansiyele sahip olan Ankara Üniversitesinin, 16 Eylül 2017 tarihinde “araştırma üniversitesi” statüsü kazandığını aktaran Ünüvar, “Üniversitemiz, araştırma üniversiteleri performans izleme endeksi sıralamasında 16 araştırma üniversitesi arasında ilk 5’te yer almıştır. Ankara Üniversitesi araştırma üniversitesi olmanın sorumluluğunu bu nitelikli ve dinamik araştırmacı kadrosuyla çok daha güçlü olarak yerine getirmeye devam etmektedir. Lisansüstü ve doktora seviyesindeki aktif öğrencilerimizin sayılarının artmaya devam etmesi, araştırma geliştirme faaliyetleri ile bilimsel çalışmalarımızın hem nicel hem de nitel olarak çok daha güçlü bir yapıya ulaşması, araştırma üniversitesi statüsünün devamlılığı Ankara Üniversitesinin başarısını daha da üst seviyelere taşıyan önemli etkenler olacaktır. Üniversitemizin ulusal ve uluslararası sıralamalardaki başarılı konumuna etki eden önemli parametrelerden biri olan doktora öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranında Türkiye’deki en yüksek orana sahip ilk 3 üniversiteden biri olduğunu da önemle belirtmemiz gerekmektedir” dedi.

 

 

“Toplumsal Katkı Faaliyetlerini Geliştirmeyi Odağımıza Aldık”
Yine bu süreçte akademi dünyasının son yıllarda en önemli gündemini özellikle de Yükseköğretim Kalite Kurulunun (YÖKAK) kuruluşuyla hiç şüphesiz kalite ve akreditasyona ilişkin hedeflerin oluşturduğuna işaret eden Rektör Ünüvar, şöyle devam etti:

“Ankara Üniversitesi, YÖKAK tarafından uygulamaya konulan kurumsal akreditasyon programına dahil edilen kalite güvence sistemini kuran 11 üniversite arasında yer almıştır. Bu sürece destek sağlayan bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Üniversitemiz kalite güvence sistemi gereği araştırma modelinde izleme ve iyileştirme önemli bir yere sahiptir. Bu amaçla oluşturulan Araştırma Stratejileri Koordinasyon Kurulu üniversitemizin araştırma politika ve stratejilerinin güncellenmesine, araştırma önceliklerinin belirlenmesine yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Benzer şekilde araştırma sonuçlarının ve üniversitede üretilen bilginin toplum yararına kullanımına yönelik çalışmaların daha somut bir şekilde ortaya konabilmesi için eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme faaliyetleri yürüten tüm birimlerde yapılan çeşitli toplumsal katkı faaliyetlerini geliştirmeyi odağımıza alarak Toplumsal Katkı Koordinatörlüğünün ve Toplumsal Katkı Koordinasyon Kurulunun kuruluşlarını gerçekleştirdik. Bu mekanizmalarla toplumsal katkı faaliyetlerini eğitim ve araştırma ile eşgüdümlü olarak yürüterek üniversitenin üç ana misyonunu sağlıklı bir şekilde yerine getirmesini hedefledik.”

 

 

“Nadir Hastalıklar Merkezi, Dünya Çapında Bir Merkez Olacak”

Son yıllarda sık sık gündeme gelen nadir hastalıklar konusunda da çözüm odaklı çalışmalar yürütmek üzere Nadir Hastalıklar Uygulama ve Araştırma Merkezini hayata geçirdiklerinin altını çizen Ünüvar, “Merkezimizde, dünyada 6 binden fazla nadir hastalıkla ilgili klinik araştırma, multidisipliner hasta takibi, teşhisi ve tedavisini de içerecek bir yapı oluşturduk ve bu alanda önemli atılımlar gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Bu konuda çok iddialı olduğumuzu ifade etmeliyim. Türkiye’de çok fazla yok. Türkiye’nin en iyisi ve dünya çapında bir nadir hastalıklar merkezi olacak. Kısa adı da NADİR olan bir merkez. İnşallah orada çok güzel işler yapacağız. Bu merkezin hayata geçmesiyle erken tanı konulması, hastaların tedaviye erken ulaşmaları açısından çözüm odaklı yaklaşımlar da güçlenecektir” dedi.

Ünüvar, geçtiğimiz akademik yılda yürütülen faaliyetlerle ilgili şunları kaydetti:

“Spor bilimleri alanında önemli bir fakülteye sahip olan üniversitemizin bu birikimini değerlendirerek alana çok daha fazla katkı sağlayabilmek amacıyla Sporda Performans Analizi Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruldu ve çalışmalarına başladı. Yine Mühendislik Fakültemize günümüz dünyası için büyük öneme sahip olan yapay zekâ ve veri mühendisliği bölümü ile makine mühendisliği ve inşaat mühendisliği bölümlerini, hukuk fakültemizde ise bilişim ve teknoloji hukuku anabilim dalını açtık ve böylece bu alanlarda da söz sahibi olmaya karar verdik. Deniz Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezimiz ve elektron hızlandırıcısı ve ışınım tesisi TARLA da 6550 sayılı kanun kapsamında ulusal merkeze dönüşen birimlerimiz haline geldiler.

Ülkemizin tarım ve hayvancılık sektörü açısından kritik öneme sahip olduğuna inandığımız ve bu bilinçle çalışmalarımızı yürüttüğümüz AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından 5.5 milyon euro ile finanse edilen ‘Agrigenomik Hub Hayvan, Bitki Genomik Araştırma Merkezi için teknik destek’ projesinin teçhizat alt yapısını tamamlayarak merkezi faaliyete geçirdik. Akredite laboratuvar standartlarındaki alt yapısı dünyadaki sayılı merkezlerle eşdeğer durumdaki merkezin ülkemizin sürdürülebilir tarım ve gıda endüstrisi için verimliliği artırmada çok önemli fırsatlar sunacaktır.

Kurumlar arası iş birlikleri kapsamında da önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Geçtiğimiz bir yıl içinde TBMM Başkanlığı ile Doğu Akdeniz Sempozyumu ile 1921 Anayasası’nın 100. yılına özel bilimsel çalışmalar gerçekleştirdik. 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıl dönümünde yine TBMM Başkanlığı ile birlikte sempozyum yaptık.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile üniversitemiz arasında, halk sağlığı açısından son derece önemli olan salmonella bakterisi ile mücadeleye yönelik daha önce imzalanan iş birliği protokolü yenilendi.

Sahip olduğu niteliklerle ülkemizde ve çevre ülkelerde tek örnek olma özelliğini taşıyan Cerrahi Anatomi ve Uzaktan Eğitim Laboratuvarları açıldı.

Ankara üniversitesi olarak, Covid-19 için faz çalışmasında 2 aşımız ve ruhsat aşamasına gelmiş iki ilacımız var. İşte bu araştırmacılarımızla Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay ile görüştük.

2020 yılında pek çok birimimizin aldığı Engelsiz Üniversite ödülleri 2021 yılında da devam etti. YÖK’ün 2021 Yılı Engelsiz Üniversite Ödülleri kapsamında üniversitemizin Türk İşaret Dili Tercümanlığı Tezsiz Yüksek Lisans Programı ‘işitme engelli’ kategorisinde ‘2021 Yılı Engelsiz Program Nişanı’ aldı. Çalışmalarımız hız kesmeden çağın ve günün koşullarına uygun olarak standartlarını korumaya devam edecektir.

Fakültelerimizle, eğitim, araştırma, topluma hizmet çalıştayları düzenledik. Bu kapsamda fakültelerin fizikî mekân, araştırma ve personel sorunlarını tespit edip çözüm üretmek amacıyla fakültelerimizin yöneticileri ve öğretim üyeleriyle bir dizi çalıştay gerçekleştirdik.

Öğrenci topluluklarımızla gerçekleştirdiğimiz çalışmalar da yine bizim için çok değerli. Çünkü üniversitelerin üç temel görevinden biri öğretim faaliyetleridir. Öğrencilerimize eğitim imkanları sunarken aynı zamanda onların entelektüel birikimlerine, sanatsal, kültürel ve sportif çalışmalarına destek vermek, teşvik etmek için bizler de bu çalışmalara yoğun olarak katılıyoruz. Son zamanlarda Avrupa Hareketlilik Haftası kapsamında ‘Sağlıklı Bir Yaşam İçin Haydi Pedallayalım’ etkinliğinde öğrencilerimiz ve down sendromlu çocuklarımız ile bisiklete bindik, birlikte folklor oynadık ve eğlenceli bir zaman geçirdik. Haziran ayında Didim ÖRSEM tesislerimizde düzenlenen Öğrenci Toplulukları Buluşması’nda 200’e yakın öğrenci topluluğumuzun başkanları ile bir araya geldik, konferanslar verdik, sohbet ettik.

Öğrencilerimizin daha bakımlı bir ortamda eğitim görmeleri için belediyelerimizle iş birliği yaptık.

Yine öğrencilerimizin yaşam kalitesini yükseltmeye, olabildiğince düşük fiyatlarla hizmet almalarına dikkat ediyoruz. Bu bağlamda üniversitemiz öğrencileri için yemek ücretlerini çok düşük tutmaya gayret ediyoruz. Bu yıl için belirlenen 2,5 liralık yemek ücreti, öğrencilerimiz tarafından memnuniyetle karşılanırken, porsiyonlarının da yeterli olduğuna ilişkin geri dönüşler almaya devam ediyoruz. Yine her sabah farklı noktalardaki yerleşkelerimizde, öğrencilerimizin zinde olarak güne başlamalarını sağlamak için sıcak çorba ikramında bulunuyoruz. bu uygulamamız da yine öğrencilerimiz tarafından mutlulukla karşılanmaktadır.

Kızılcahamam Meslek Yüksekokulumuz için bir çalışma gerçekleştirdik. Binamızın yetersiz kalması neticesinde, ilçede daha önce turizm uygulama okulu olarak hizmet veren ve 17 dönümlük bir alan içine kurulu, uygulama oteli, pansiyonu, büyük bir okul binası da olan bir lise yerleşkesini üniversitemize kazandırdık. Tahsis işlemlerinin tamamlanmasının ardından gerekli tadilatların yapılması ve donatılarının oluşturulmasından sonra Kızılcahamam Meslek Yüksekokulumuz yeni yerleşkesinde eğitim ve uygulama faaliyetlerine devam edecek.

Meslek yüksekokullarımızın alt yapılarını güncellemeye yönelik benzer çalışmaları Ayaş, Nallıhan, Elmadağ, Kalecik, Sincan, Keçiören ve Beypazarı ilçelerimizde de gerçekleştirmekteyiz.”

 

“Bilimsel Çalışmalarımız En Önemli Gücümüz Olacak”

Ankara Üniversitesi gibi köklü ve marka değeri yüksek bir kurumdaki çalışmaların çok daha güçlü bir şekilde devam etmek zorunda olduğunu dile getiren Ünüvar, şunları söyledi:

“Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz bilim ateşi yakma töreni ve Anıtkabir ziyareti ile 2021-2022 Akademik Yılı için attığımız adımların ardından bugün de sizlerin onurlandırdığı törenimizle yeni akademik yılımızı açarken aynı zamanda da 75. yaşımızı kutluyoruz. Her ne kadar son 14 aydaki çalışmalarımızın sadece bir kısmına yer versek de biz bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da daha çok çalışmaya, üretmeye, araştırmaya ve bilimsel çalışmaların merkezi olmaya devam edeceğiz. Ankara Üniversitesi markasını dünyanın dört bir yanına ulaştırırken, ay yıldızlı al bayrağımızı da çok daha güçlü bir şekilde dalgalandırmak için elimizden geleni yapacağız. Bu süreçte de milletimizin desteği ile bilimsel çalışmalarımız en önemli gücümüz olacaktır. Milletimizin geleceği olan aydın gençlerimizi yetiştirirken, aynı zamanda teknoloji ve inovasyon ile şekillenen ar-ge çalışmalarına, bilimsel yayınlara Ankara Üniversitesi damgasını vurmaya devam edecektir. Bu duygu ve düşüncelerle, Ankara Üniversitesinin 2021-2022 Akademik Yılı ile 75. yaşının ülkemize, milletimize, bilime ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum.”

Açış konuşmaları ve açılış dersinin ardından, Meclis Başkanı Şentop ve Rektör Ünüvar tarafından profesörlük kadrosuna yükselen öğretim üyelerine belge ve anı madalyonu takdim edildi.

 

 

 

 

 

Diğer

tümünü görüntüle